Gece olur, en parlak yildiza takilir dalar gözlerim... Gece olur, aniden kayar gider yokluguna yildizim. Gölgen ki, düsüvermis kalbime.. Ne yakinsin ne uzaksin sen bana. Bilmezdim hayalinin aynalarda da konustugunu... Bilmezdim, gözlerinin gökyüzünde de durdugunu. CANTANEM Gün olur, buz dagindan kopan bir buz parçasi kadar soguk, Gün olur, isitir evrenimi günesimin içime çizdigi ufuk... Sevgin ki, yakivermis atesiyle, Ne sicaksin ne sgğuksun sen bana.. Bilmezdim sevginin de atesten bir gül oldugunu.. Bilmezdim, gökkusagininda çiçek gibi soldugunu. CANTANEM Mevsim olur, damarlarimda dolasan kan cehennem sicaginda kavrulur. Mevsim olur, yüregimde kopan firtinalar kizgin çöllere savrulur. sefkatin ki, sarivermis ruhumu... Ne ellerindeyim ne ellerimdesin sen bana Bilmezdim yagmurun suyuda hasretiyle kuruttugunu, Bilmezdim, çölde gezinen yarali bir ceylani yüreginden vurdugunu... CANTANEM Nese olur kahkahalarla agladigima güler geçerim... Nese olur, mutlulugu martilarin sesinden dinlerim. Gülümseyis ki, dönüvermis hiçkiriga içimde... Ne yalansin ne dogrusun sen bana... Bilmezdim bir gülümseyisin kadehlerde gözyasi sundugunu. Bilmezdim, dudaklar gülümserken yürege kan doldugunu. CANTANEM Son olur, ayrilik heceleri bir bir kiyiya vurur... Son olur, sözler biter siirler nagme nagme konusur. Adin ki siir oluvermis dudaklarimda, Ne askimsin ne canimsin sen bana. Bilmezdim her aldigim nefeste ölümü soludugumu, Bilmezdim, canimsin dedigim minik kusumun kafesinden kanatsiz uçtugunu... CANTANEM
|
|
HER ZAMAN AŞK Aşk anlık bir şey. Herkes herkese aşık olabilir. Önlenemeyen sarsıntıdır aşk. Zaten önlenemiyorsa aşktır en çok. Engellenemiyorsa... kaçamıyorsan... kendini tamamen unutabşliyorsan... Aşk anlık bir şey...Bir an,insanın içindeki o dev duvardaki,kritik bir taşın hareketi...Yıkılması aslında çok güç ve hatta neredeyse olanaksız o duvar,titremeye,zaman zaman tüm ağırlığını hissettirerek sallanmaya başlar.
Bu yüzden aslında herkes herkese aşık olabilir...Giderek,belki de aslında herkes herkese aşıktır da,bunu bilmez...
Tam o an,oduvarı sarsan neyse;bir bakış,bir duruş,bir söz,susuş... Her şeyi anınsayanlarınve yaşadıklarını hissederek yaşayanların çektiği nevrotik sancının sebebi,çokca bu değil mi?
Nedenlerin genellikle önemsiz olması,hayatımızı oluşyoran süreçte,aşk dışında şeyler için de elbette geçerli... Farkların giderek artması,ölçüsü tutulamayan ve hızla derinleşen bir tutkı ve önceden dünyaya yansıttığın acımasızlığın bir yansıması olarak,kendine ve aşık olunana kişiye dönüşür. Kendini aynada görmesen ve kendi sesini duymasan,eskiden bir "kendin" olduğunu bile anımsayabilirsin...
|
|
|
İLİŞKİ ve MENFAAT Yıllar süren aşklara gıpta ile bakıyoruz artık. İlişkilerimiz kısa sürüyor. Neden? Çünkü karşımızdakinden verebileceğinden daha fazlasını ister olduk. Çünkü menfaatimiz ilişkimizden daha önemli hale geldi.
Sevgi Olmazsa Bu böyle uzar gider, ama başlangıcın temelinde menfaat yatar. Zaman ilerledikçe, bu birliktelik sevgi ile harmanlanırsa eğer, işte o zaman düzgün bir hal alır. Tabii ki sevgi kahramanının ortaya çıkabilmesi için en başta sıraladığım özellikleri birlikte olduğunuz insanda bulmanız lazımdır. Yani birbirinizi sevebilmeniz için onun sizin isteklerinizi yerine getirebilecek, isteklerinize cevap verebilecek biri olması gerekiyor.Günümüz için geçerli olan ilişki standardı tamamen böyle. Duygusallık, romantizm gibi kavramların bir ilişkide sıralanması değişti artık. Birbirine iyice ısınamayan insanlar, haliyle en son romantizmi yaşıyorlar. Neden birbirlerine ısınamadıklarını sorarsanız, tek sebebi menfaat kavramının ortaya çıkmasıyla , kişilerin davranışlarının değişmesi, samimiyetten uzak yapmacık olmaları . yaşanan ilişkilerin çoğu günümüzde artık böyle. Mutlaka istisnai durumlar vardır.
Neden Böyle Oldu? Tek bir sebebi var; insanların gözü açıldı. Zaman kısa ve çok çabuk ilerliyor. Herkes ne yaşadığına bakıyor. Peki bu kötü mü derseniz çok göreceli olduğunu söylerim ve yaşanan şeylerin kalitesi düşer diye de eklerim.
Kadınlar Açısından Kadınlar açısından bakarsak, yıllarca ezilip aşağılanmış ve hatta bir kısmı hala ezilen ve aşağılanan kadınlar içinde bulunduğumuz devrin en güzel ilkelerinden biri olan eşitlik sayesinde bir çok eziyetten kurtulmuşlardır. Ama bu ani rahatlama onlarda cinsellik açısından büyük bir devrim yaratmalarına sebep olmuştur. Yüzyıllar boyu kadınları parmaklarında oynatan erkekler de artık kadınların oyuncağı olabiliyorlar. Ve artık kadınlar da artık bir tek eşle yetinmez oldular. Bunun nedeni 20. Yüzyıldan itibaren kadınların beyinlerinin rahat bırakılması, düşünmemeleri için yapılmış oyunlardan vazgeçilmesidir. Kadın düşündüğünü uygulayabilme özgürlüğüne de kavuştuğuna göre erkeklerle cinsellik açısından eşittir.
Cilsel Tatminsizlik ''Aldatan kesim erkektir '' diye bir şey kalmadı. Yani kesim diye bir şey kalmadı. İnsanlar ilişkilerinde birbirlerini aldatır oldular. Ve bunun temel sebebi tatminsizlik. Manevi tatminsizlikte değil; doğrudan cinsel açlık.Aldatılma korkusu içten içe hepimizi kavurmaz mı? Çünkü ah şu elektrik denilen şey bazen hiç umulmadık insanları bir araya getirmiyor mu? Buda bize bence paranoya olarak geri dönüyor.
Bir de başka bir durum var ki o daha da beter. Bazılarımız gerçekten bir ilişkide gerçekten aradıklarımın hepsini bulamayınca eksik kalan yönleri başkalarında arama özgürlüğüne kişilik acısından sahipler. Ama bir kısmı da var ki aldatma denildiğinde rengi uçuyor. İşte bu kişilerde aradıklarını bulamamanın ve beklentilere cevap alamamanın sonucunda içine kapanıyor, dengesiz bir hal alabiliyor ve haliyle beraber oldukları kişileri çok rahat kırabiliyor. Eğer böyle bir tavrınız var ise şimdiden söyleyeyim karşınızdaki gerçekten neden ona tavır aldığınızı anlayamıyor. Siz ise onun her zamanki gibi pat diye anlamasını bekliyorsunuz.
Peki bunların çözümü var mı var ise nedir? Karşınızdaki insandan size verebileceğinden daha çok şey beklememek ve elinizdekilerle mutlu olmak hem sizi rahatlatır hem de karşınızdakini tanıma ve sevme fırsatı verir. Çünkü sevgilinizin sizin isteklerine göre ki eğer katlanmaya niyeti var ise kendisini değiştirmeye çalışarak içine kapanmasını engeller ve bu tutumunuz sayesinde sizinle daha çok ilgilenir. Hatamız artık her şeyi çok çabuk elde etmeye çalışmamız. Çünkü çok sık sevgili değiştirip mutlu olamayan insanların sorunu da bu bence. Gerçekten de sabır hayatın her alanında olduğu gibi doğru bir ilişki içinde kullanılabilir bir anahtardır.
|
|
|
|
AŞK KORKAKLARI Aşk ayaklarınızın ucuna kadar geliyor ama kaçıyorsunuz. Çünkü görmüyorsunuz. Çünkü "acıların tiryakisi olmuşsunuz" içinizdeki acılarla yaşamak kolayınıza geliyor.
Kendinizi yargılayın Size acı veren her şeye dayanma gücünü yüzleşme cesaretini ve her şeyden önce yaşamın ta kendisini veren yine sevgidir, aşktır. Aşkın size uzanan ellerine bir bakın. Kendinizi görün o ellerde kendinizi dipsiz kuyulara terk etmeyin. Kendinizi yargılamaktan kaçmayın. Kaçmak hiçbir şeye çözüm değil. Her kaçışınız yeni yeni acılar biriktirerek dönüyor ruhunuza. Acılarınız vücudunuzla sınırlı kalsaydı her şey daha kolay olurdu. Oysa içinize işliyor. Bu tahribatın vücudunuza yarattığı fırtınayı dindirebilir misiniz?
|
|
UNUTURSUNDiYE
|
AŞKA HAYIR DENMEZ Aşkı planlayabilir misiniz? Aşık olacağınız zamanı önceden kestirebilir misiniz? Peki aşkınızın kime yöneleceğini? Siz yüreğinizi aşklara kapatırken zaman geçip gidiyor. Elinizde de koca bir hiç kalıyor.
Huzurunu bozmak istemeyen insanlar vardır birde... çünkü sarp ve zorludur aşkın yolları. Çok şeyi göze alacaksınızdır kuşkusuz. Aşk sizi darmadağın edebilir. Bütün düzeniniz bütün hayatınız bir anda değişebilir. Uykusuz geceler, iç sıkıntıları, kıskançlıklar, yürek çarpıntıları, göz yaşları ve hiç dinmeyecek bir özlem yapışır yakanıza. Durup dururken ağlamaya başlarsınız. Hayatın hep komik yanlarıyla ilgilenirken bir alınganlık peydah olur. Her şeye bir anlam yüklemeye , ortaya söylenmiş sözleri üzerinize almaya başlarsınız. Ya korkular... Uzak kalmaya dayanamazsınız. Bir tek günü bile onsuz geçirmek işkence gibi gelir size. İmkansızlıklar, umutsuzluklar birbiri ardına sıralanıp durur. Aşktan sadece huzur ve zevk bekliyorsanız, yanlış yoldasınız. O zaman mevsimleri bile olmayan bir dünyaya sığınmanız daha iyi olacaktır. Orada istediğiniz huzuru bulabilirsiniz belki ama ne gülüşünüz tamdır, ne de mutluluğunuz.
Gerçek aşk olayı Birde gerçek aşkı arayanlar var. Aslında bu aşkı kategorilere ayırmaktan başka bir şey değil. 'Gerçek Aşk' diye bir kavram varsa, ' gerçek olmayan aşk' ' sahte aşk' gibi kavramlarda olmalı. Bir de 'temiz aşk' kategorisi var. Peki 'kirli aşk' nasıl olacak o zaman? Aşka yüklenen bu sıfatlar aslında insanların taşımaktan hoşlanmadığı sıfatlar. Aşkın gidişatını davranışlar belirlediğinden ' gerçek' yada ' sahte' olanlar işte bu davranışlardır. Kandırmanın, yalanın, sahtekarlığın, iki yüzlülüğün ve bunların benzeri onlarca sının tek sorumlusu insandır. Ve biz, insanlara konduramadığımız bu sıfatları büyük rahatlıkla aşka yapıştırabiliyoruz. Birini sevebilmenin en önemli koşulu kendini sevebilmektir. Kendini sevmeyen insanların başkasını verecek sevgisi yoktur. Kendini seven insanların da sahtekar iki yüzlü ya da yalancı olabileceğini düşünemiyorum. ' Kötü' diye nitelendirebileceğimiz davranışları rahatlıkla yapabilen insanın kendisini sevmesi mümkün değil. Aşkın içinde, tutku, özlem, şehvet, hüzün, sevinç ve hatta acıda vardır ama aşkın içinde sahtekarlık, yalancılık, iki yüzlülük girdiği anda o aşk olmaktan çıkar, çirkin bir oyun haline gelir. İşte bu noktada önemli olan seçimlerimizdir. Yaşadığımız her şeyden biz sorumluyuz çünkü. Elbette aşık olduğumuz kişilik her yönüyle ilk anda tanımamız mümkün değil. Zamanla her davranışı değerlendirme olanağını bulacaksınızdır kuşkusuz. ' aşkın gözü kördür' derler ya bu doğru bir söz değil. Kör olan insandır sadece görmek istediğini görür. Sonuçta aşkın hayatımıza katacağı şeyleri belirlemek bizim elimizde. Yaşanılan aşk insanın aynası olmalı.
Nedir bu aşk? Büyük bir kentin hengamesi gibi kulağımızı uğuldatan ve aslında bu gürültüyü çıkarmasından pek de rahatsızlık duymadığımız. Emirleri hep kendi veren... Her defasında sonsuz bir yolculuğa çıktığımızı düşündüren ve yolculukta en fazla gereken eşyayı evde bıraktığımızı düşündürtecek kadar şüpheli. Biz daha kapıyı yeni çalıyor diye düşünürken o çoktan içimizde bir yere yerleşmeyi bilecek kadar kurnaz. Kapıdan kovulsa bacadan girecek kadar inatçı. Yaşadığımızda bize çok tanıdık gelecek senli benli... Herkesin yüreğinde, gözünde, içinde, teninde olan... Sade gibi görünen ama içinden çıkmayacak kadar karışık... Dudaklarımızı dişletecek kadar çıldırtan ama mükemmel... Aklımızı karıştıran ama baktıkça hayranlık duyduğumuz bir çift göz... Dokundukça vazgeçemediğimiz, müptelası olduğumuz bir ten... Soluk alışımız kadar kısa sürede kanıksadığımız ama yine de bizi sormadan gittiğinde kendimizi kirletilmiş gibi hissetmemize neden olan... Sadece yıldızların şahit olmasına izin verebileceğimiz kaçamak bir sokak öpüşmesi... Geceleri uyurken yanımızda olduğunu hayal ettiğimiz ve yatağımızda her zaman yer bulabilecek en seçkin misafirimiz... Yaparken keşfetmekten zevk aldığımız, her parçasını içimize yavaşça sindirdiğimiz ve bütüne ulaştığımızda sonsuz bir keyif duyduğumuz bir puzzle... Kuralları kendisi koyarken bize karşıdan sırıtan, yaşarken zamanı yetiremediğimiz, geldiğinde sormadığı gibi giderken de bir eyvallah demeyecek kadar dünyalar hakimi... Öfkemiz, zayıflığımız, şiddetimiz, gücümüz, kahkahamız, gözyaşımız, geçmişimiz, geleceğimiz, yorgunluğumuz, enerjimiz... Hayatın taa kendisi AŞK |
|